IsLaNDBaZaaR
 
  Ana Sayfa
  ABDuLLaH CaTLI
  ALaaTTiN CaKICI
  SeDaT PeKeR
  KüRSaT YILMaZ
  PiYoNLaR
  DuNYa MaFYaSi
  SuiKaSTLeR
  SeRi KaTiLLeR
  ÜnLü TeTiKCiLeR
  ÜnLü SiLaH KaÇaKCıLaRı
  ÜnLü KuMaRHaNe PaTRoNLaRı
  ÜnLü UyUSTuRuCu KaCaKCILaRI
  12 EyLuL 1980 DaRBe
  BuYuK KLuP
  BuYuK Ortadogu Projesi
  KuRTLaR VaDiSi GeRCeGi
  ErGeNeKoN
  En Son HaBeRLeR
  ZiYaReTCi DeFTeRi
  Harita / Uydu fotoğrafı
  Gazete
PiYoNLaR

MaHMuT YıLDıRıM Ahmet Demir adıyla bilinen Kontrgerilla elemanı Yeşil'in gerçek adı. Bingöl, Solhan ilçesi Dicnik Köyü'nde 1951 yılında doğdu. MHP kökenli, 1973'te Bingöl Genç İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından kullanıldı ve ilişki aynı yıl MİT Tatvan Bölge Müdürlüğü'ne devredildi. Kasım 1975'te askerden geldikten sonra Milli Görüş hareketi içinde MİT adına çalıştı. Yıldırım, Elazığ'da 1977'de Etibank Ferro Krom tesislerinde puantör olarak göreve başladı. İşlemleri 20938 sicil numarası üzerinden yapılıyordu. Tam dört yıl sonra farklı bir göreve soyunup, farklı bir isimle anılmaya başladı. Yeni adını gözlerinin rengi olan "Yeşil"den aldı. Susurluk kazasından sonra ortaya dökülen ilişkiler, pek çok cinayetin tetikçisi olduğunu ortaya koydu. Herkes Yeşil'den söz etti ancak bulunamadı. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, aldığı bilgileri aktarırken Yeşil'in öldürüldüğünü söyledi. Ancak kısa bir süre sonra Yeşil, İHD Başkanı Akın Birdal'ı vuranların arkasındaki isim olarak ortaya çıktı. Daha sonraki bilgiler Yeşil'in hala hayatta olduğunu ortaya koydu. Susurluk Raporu'nda da Yeşil'e 12 sayfalık özel bir yer ayrıldı. Ahmet Demir, Mehmet Kırmızı sahte kimliklerini kullanan, Güneydoğu'da "Sakallı" adıyla bilinen Solhanlı Mahmut Yıldırım'ın geçmişi bir ölçüde deşifre edilebildi. Bir dönem MİT'te, bir dönem JİTEM'de görev aldığı anlaşıldı. JİTEM subayı Ahmet Cem Ersever'in öldürülmesinden, Güneydoğu'daki pek çok faili meçhul cinayete kadar sayısız olayda tetikçilik yaptığı belirlendi. Hatta Abdullah Öcalan'ın Suriye'de öldürülmesi için görevlendirilen ekipte de yer aldığı öne sürüldü. Afyon Cezaevi'nde öldürün Sabancı suikastı sanıklarından DHKP - C'li Mustafa Duyar'ı Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği'nden alıp getiren ekipte onun da adı sayıldı. Ancak istihbarat birimlerinin kamuoyuyla pek de paylaşmadığı kanıya göre, aslında "Yeşil" tek bir kişinin değil, birden fazla görevlinin kullandığı ortak kod adı. Yeşil kodunu kullananlardan biri üst düzey görevlerde bulunuyor. Bir dönem Güneydoğu'da PKK'ya karşı yürütülen mücadelede özel operasyonlar, karşı gerilla eylemleri ve taktikleri onun yönetiminde yürütüldü. Mahmut Yıldırım ise Yeşil kod adıyla dolaşan bir tetikçi. Ankara'da bir pavyonda eğlenirken olay çıkarttığı için gözaltına alınan, götürüldüğü Emniyet Müdürlüğü binasında Orhan Taşanlar ve ekibi tarafından kaburgaları kırılana kadar dövülen Yeşil'i polisin elinden alan ve MİT'te tedavi ettiren kişinin Mehmet Eymür olduğu öne sürüldü. Üzerinde taşıdığı telefonla aradığı yerler arasında resmi kurumların yanı sıra Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Sedat Peker gibi isimler de bulunuyor. Mesut Yılmaz'a Budapeşte'te yumruk atanlar da Yeşil'in telefonundan arananlar arasında yer alıyor. Yeşil adının korkuyla anılması Susurluk çetesi tarafından tahsilat amacıyla kullanıldı. Susurluk çetesinin tehditle para topladığı kişileri arayan hep Yeşil idi. Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmeden önce para yatırdığı Ziraat Bankası Ankara Heykel Şubesi'ndeki hesabın sahibinin de Ahmet Demir kimliğini kullanan Yeşil olduğu ortaya çıktı. Mahmut Yıldırım'ın izi uzun süredir bulunamadı. Yaşayıp yaşamadığı konusunda da net bir bilgi henüz yok.

  • ERoL EVCiLTefeci Nesim Malki cinayetinin azmettiricisi olduğu gerekçesiyle suçlanan Bursalı işadamı. Eşrefoğlu Turizm şirketiyle 1986 yılında iş hayatına atılan Evcil, 1991 yılında Cavit Çağlar'ın oğlu Mustafa Çağlar'la yakın ilişkisi sayesinde iplik işine girdi. Çağlar ve Ali Osman Sönmez'den iplik alarak piyasada tanındı. Uzun süre sahte pasaport alarak askerlikten kurtulmak için hile yaptığı gerekçesiyle gıyabi tutuklama kararıyla arandı. Bu süre zarfında İş Bankası'ndan kredi aldı. Asker kaçağı olarak yakalandıktan sonra İstanbul Barosu Yönetim Kurulu'nda yer alan Adil Öngen'in Türkbank'ın Evcil'e satışına engel olduğu için Alaattin Çakıcı'nın adamları tarafından taranması olayına adı karıştı. Haziran 1997'de Ortadoğu ve Balkanlar'ın en büyük entegre zeytin fabrikasını kurduğunu kamuoyuna ilan eden Evcil'in, adı kısa sürede "Zeytin Kralı"na çıktı. Alaattin Çakıcı'nın arkadaşı olduğu bilinen Evcil'in bu ilişkileri sayesinde kamu bankalarından rahatlıkla kredi aldığı da ortaya çıktı. İş Bankası'nın, Evcil'in dev yatırımı Eze Zeytincilik'e 150 milyon dolar kredi verdiği, ayrıca Evcil'in 26.7 milyon dolarlık borcunu da karşıladığı ortaya çıktı. Bu süreç, yıllarca İş Bankası Genel Müdürlüğü görevini yürüten Ünal Korukçu'nun bankadan emekli olmasına neden oldu. Türkbank'ın ise işadamı Korkmaz Yiğit tarafından satın alınma girişiminden önce Evcil'e 12.5 milyon dolarlık döviz kredisinin yanı sıra 1.5 trilyon liralık da dövize endeksli kredi verdiği belirlendi. Evcil ayrıca Adil Öngen'in arabasının kurşunlanması olayında Çakıcı'yı azmettirdiği gerekçesiyle suçlandı ve hakkında 8 yıl 9 ay hapis istemiyle dava açıldı. İddianamede, Evcil'in Türkbank'ı almak istediği, banka müdür muavinlerinden Burhan Ünlüata'nın bu girişime engel olması üzerine Ünlüata'nın yakın arkadaşı borsacı Adil Öngen'e baskı yaptığı belirtildi. Evcil'in Öngen'i defalarca telefonla arayarak tehdit ettiği öne sürülen iddianamede, sanığın Çakıcı'yı devreye soktuğu da belirtildi. Operasyonla yakalandı Nesim Malki cinayetini azmettirdiği gerekçesiyle tüm dünyada İnterpol tarafından aranan Erol Evcil, 28 Kasım 1999'da Bursa'da bir villaya düzenlenen operasyon sonucu yakalandı. Uzun süre Bursa'da sorgulanan Evcil'in son bir yıldır Bursa'da saklandığı ortaya çıktı. Evcil, Bursa Emniyeti'nde verdiği ifadede Malki cinayetini azmettirdiğini itiraf etti. İstanbul DGM'de de sorgulanan Evcil, Kartal Özel Tip Kapalı Cezaevi'ne konuldu. Malki cinayeti ve Türkbank'ın resmi ihalesine fesat karıştırmak iddiasıyla yapılan soruşturma sonucunda, İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Evcil hakkında kamu davası açıldı. İddianamede, Evcil'in 'suç işlemek için çete oluşturmak', 'taammüden adam öldürmeye azmettirmek', 'tehditle menfaat sağlamak' suçlarından bir kez idam ve 27 yıldan 44 yıla kadar da hapis cezasına çarptırılması istendi. Evcil, 27 Mart 2000'de Malki cinayetinin azmettiricisi olarak DGM'de hakim karşısına çıktı. Evcil, iddianamenin üç gün önce kendisine ulaştığını söyledi ve savunmasının hazırlanması için süre talep etti. Topçu ve Çağlar'ı suçladı Ancak mahkemede konuşmayan Evcil'in 28 Mart'ta gazetelerde yer alan poliste verdiği ifadeler herkesi şok etti. Evcil ifadesinde, "DYP - SHP döneminde THY'nin uçak alımını kazanmak için Euro Special firması, dönemin Ulaştırma Bakanı Topçu, Devlet Bakanı Çağlar ve THY Yönetim Kurulu Başkanı Yardelen'e 55 milyon dolar komisyon verdi. Paranın paylaşılmasında Malki'nin İsviçre'deki Swiss Bank - Swiss Lant Bank hesabı kullanıldı. Malki bana banka dekontlarını gösterdi ve 'Bu silah bende oldukça bana kimse bir şey yapamaz' dedi" dedi. Evcil, 3 Nisan 2000'de "densizlik" olarak değerlendirdiği Türkbank ihalesine fesat karıştırmak iddiasıyla yargılandığı davada tahliye edildi. Duruşmada işadamı Korkmaz Yiğit'le ilk kez karşılaştığını söyleyen Evcil, mahkeme sonunda Yiğit'le el sıkıştı. Duruşma hakimi Sedat Karagül'ün, Çakıcı'yla tanışmak için neden Japonya'ya gittiğini sorması üzerine Evcil, "Aslında ortak bir yönümüz yok. Sadece çok iyi bir dostum" dedi. Polise verdiği ifadenin işkence altında alındığını belirten Evcil, "Filistin askısı yapıldığı zaman seviniyordum. Diğerlerinin yanında onun acısı az kalıyordu. Yakınlarıma da aynı işkenceyi yapacaklarını söylediler. Sevdiklerimin acı çekmemesi için her şeyi kabullendim" diye konuştu. Malki cinayetini azmettirmek suçundan hala tutuklu bulunan Evcil, tekrar cezaevine gönderildi.

  • Abuzer UguRLu ABD Merkezi Haber Alma Örgütü'ne (CIA) göre bir zamanlar Türk mafyasının "en büyük babası" olan Uğurlu'nun adı 12 Eylül 1980 öncesinde birçok silah, sigara ve uyuşturucu kaçakçılığı olaylarında duyuldu. Gazeteci - Yazar Uğur Mumcu 'nun kitaplarında da adı sıkça geçen Uğurlu'nun Bulgaristan gizli servisine de çalıştığı öne sürüldü. 1970'li yıllarda sağ ve sol örgütlerin tümüne silah sattığı ileri sürülen Uğurlu, 12 Eylül sonrasında başlatılan babalar operasyonunda kaçmayı başaran tek baba olarak anıldı. Gıyabında açılan silah kaçakçılığı davasından beraat etti. Dönemin Gümrük Bakanı Tuncay Mataracı'ya rüşvet vermekten Yüce Divan'da yargılandı ve iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu davada, emekli jandarma astsubay Harun Gürel'in, İpsala Gümrük Müdürlüğü'ne atanması için Mataracı'ya 10 milyon lira rüşvet vermekle suçlandı. Aynı yıllarda yargılandığı gümrük kaçakçılığı davasından da 15 yıl hapis cezasına mahkum olan Uğurlu, 7.5 yıl hapis yattı. Ağca bağlantısı Cezaevinde olduğu sırada Papa suikastı olayında Mehmet Ali Ağca'ya yardım ettiği gerekçesiyle İtalyan yargıçlar tarafından ifadesine başvuruldu. İtalyan savcılara verdiği ifadelerde suçlamayı reddeden Uğurlu, 30 Aralık 1988'de Tekirdağ Cezaevi'nden tahliye oldu. Uğurlu, hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılana kadar çocukları ve torunlarıyla nakliyecilik işi yapıyordu. İstanbul'da yedi kilogram kokainle yakalanmasının ardından delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakılan ancak daha sonra hakkında çıkarılan tutuklama kararıyla kayıplara karışan Uğurlu, 20 Ekim 1999'da 4 yıllık firardan sonra kızının evinde yakalandı. Şu anda Mehmet Ali Ağca ile birlikte Kartal Cezaevi’nde yatıyor.

  • ALi YaSaK (Drej Ali) Drej Ali olarak tanınıyor. Abdullah Çatlı ile 1979'dan beri tanışıyor. Adamları 1988'de Milliyet Gazetesi'ni bastı. 1989'da İnci Baba'yı vurdu. 5 Haziran 1997'de Gazeteci Mahmut Övür'e yapılan saldırıyı azmettirdiği ileri sürüldü. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı'na talimatla ifade verdi ve hakkında gıyabi tutuklama kararı kaldırıldı. 1 Ekim 1997'de Şişli'de bir pavyonda yakalandı. Mahmut Şahin'in kızı Fatmagül Şahin'i ölümle tehdit etmek suçundan çıkarıldığı Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı tarafından delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Korkut Eken, İstanbul DGM Savcılığı'nda 24 Şubat 1997'de verdiği ifadede MİT'te görevli olduğu 1987 - 88 tarihlerinde Çatlı ve Aliye Yasak ile tanıştığını ve bu kişilerle MİT'in yurtdışında PKK'ya yönelik bazı istihbari faaliyetlerinde birlikte çalıştıklarını söyledi. Drej Ali, Susurluk skandalının baş aktörlerini bir araya getiren kızkardeşinin düğünüyle de gündeme geldi. Adı Buffalo'ya karıştı Et kaçakçılığı ile ilgili başlatılan Buffalo Operasyonu'na Yasak'ın adı da karıştı. Et kaçakçılığının elebaşı olarak bilinen İsak Romano'nun yaralanması olayında azmettirici olduğu öne sürülen Yasak, burnundan ameliyat olmak için yattığı Florance Nightengale Hastanesi'ndeki odasında gözaltına alındı. Sorgulanmak için Ankara'ya götürülen Yasak, daha sonra serbest bırakıldı. Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen "Buffalo Operasyonu" sonucunda hazırlanan 128 sayfalık iddianamede, çıkar amaçlı suç örgütünün elebaşı olduğu bildirilen İsak Romano ile "Drej Ali" lakaplı Ali Yasak ve Bucak aşiretinden Mehmet Bucak'ın, 12'şer yıldan 28'er yıla kadar ağır hapis cezasına mahkum edilmeleri istendi. İddianamede, Ali Yasak'ın kurulan örgüt içindeki anlaşmazlık sırasında gözdağı vermek amacıyla İsak Romano'yu ayağından vurdurma ve sanıklardan Ömer Faruk Kamaç'ın bürosunu bombalattırma eylemleri sırasında da silah ve patlayıcı madde kullandığının, iddialar arasında yer aldığı belirtildi.

  • DüNDaR KıLıÇ 1953'te Trabzon, Sürmene'de doğdu. Gözaltılar hariç hayatının 21 yılını cezaevinde geçirdi. Yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden olan Kılıç, ilk sabıkasını boksör Ercü'yü delik deşik ettiği için aldı. Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Kılıç, üç cinayet ve 35 yaralama olayına karıştı. 1972'de Diyarbakır ve Siirt illeri Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından yasadışı örgüt üyesi Atilla Keskin'e yataklık yapmaktan yakalandı. 1980'de silah ve mermi kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle Boğazlar Komutanlığı tarafından 25 arkadaşıyla birlikte gözaltına alındı. 9 Şubat 1984'te Behçet Cantürk ve Abuzer Uğurlu ile birlikte gözaltına alındı. MİT Raporu'nda bu gözaltı olayından sonra Aytek ve MİT'in yıpratılması için Kılıç ve ekibi tarafından sistemli bir çalışma başlatıldığı öne sürüldü. Semra Özal'ın ricasıyla Engin Civan ve Selim Edes arasındaki anlaşmazlığı çözmek için aracı oldu. Bu olaylar sırasında damadı Alaattin Çakıcı ile karşı karşıya geldi. Kızı Uğur Çakıcı, Çakıcı'nın adamları tarafından Uludağ'da öldürüldü. İstanbul Emniyeti'nin Teknik Şubesi'nde yer alan kayıtlara göre iki kez bıçakla yaralama, iki kez bıçak bulundurma, bir kez çakı ile yaralama, bir kez kafa atarak yaralama, bir kez adliyede tabanca ile adam yaralama, üç kez tabanca ile yaralama, bir kez tabanca ve sustalı bulundurma, yedi kez tabanca bulundurma, bir kez durumunun sorulmasından dolayı toplam 22 kez kaydı bulunuyordu. Susurluk Komisyonu'na verdiği ifadede, Alaattin Çakıcı'nın MİT tarafından korunduğunu, Mehmet Eymür tarafından Bursa'da bir mahkemede aklanan Nihat Erim'in katillerinin yine Eymür tarafından kullanıldığını öne sürdü. Kılıç, basına verdiği röportajlarda da kızı Uğur Kılıç'ın Civangate skandalının ardından Özallar tarafından öldürüldüğünü ileri sürdü. Çetenin kendisini de öldürmek istediğini kaydeden Kılıç, ancak bir arkadaşının ihbarı üzerine planının bozulduğunu açıkladı. Zaman zaman damadı Çakıcı tarafından tehdit edildiğini açıklayan Kılıç, Çakıcı'nın kendisini öldürtmek üzere Yeşil'i kiraladığını ve bu konuda MİT muhbiri Tarık Ümit'in aracılık yaptığını öne sürdü. 1 Ağustos 1999'da Silivri'deki yazlığında kalp krizi geçiren Kılıç, kalp masajıyla hayata döndürüldü ancak 10 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 'multiorgan yetmezliğinden' öldü. Kılıç'ın cenaze töreni, eski babaların gövde gösterisine dönüştü. Cem Reklamcılık ve Pazarlama, Şan Gıda Pazarlama Sanayi, Ticaret ve Ser Madencilik Sanayi ve Ticaret Limited şirketlerinin kurucusu ve ortaklarından olan Kılıç; Uğur, Cenk Ali, Ergun, Dünya ve Fatma adlarında beş çocuk sahibiydi.

  • HaLuK KıRCı Bahçelievler katliamı sanığı olan Kırcı, ülkücü çevrede "İdi Amin" ve "Esmeray" lakaplarıyla tanınıyor. Bahçelievler katliamından iki yıl sonra yakalanan Kırcı, 17 Kasım 1980 tarihli 14 sayfalık ifadesinde Abdullah Çatlı ile birlikte yaptıkları katliamı en ince ayrıntılarına kadar anlattı. 12 Nisan 1988'de idama mahkum oldu. Bir yıl sonra şartlı tahliye yasasından yararlanarak 'yanlışlıkla' tahliye edildi ve tekrar aranmaya başladı. 1 Ağustos 1992'de evlenirken nikah şahidi dönemin Erzurum Valisi Mehmet Ağar'dı. İkinci MİT Raporu'nda, Özel Örgütün Ülkücü Mafya içindeki bölümünde yer aldığı ve Çatlı'nın ölümünden sonra örgütün silahlı kanadının lideri olduğu öne sürüldü. Abdullah Çatlı'nın ekibinde, Abdurrahman Buğday, Sami Hoştan, Sedat Peker ve Mehmet Gözen'le birlikte yer aldığı da iddialar arasındaydı. 25 Ocak 1996'da Küçükçekmece'de yakalandıktan sonra 1 Şubat'ta Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim edildi. Başsavcılığın, Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nin ilamı gelene kadar nezarette tutulmasını istediği Kırcı, aynı gün firar etti. Sedat Demir ve Mehmet Ağar'ın baskılarıyla serbest bırakıldığı için Komiser Servet Atan ve polis memuru Celal Yanar'la Nihat Demiray hakkında soruşturma açıldı. Yanar, ifadesinde dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar'ın "Nezarete atmayın, polislerle otursun" talimatı verdiğini söyledi. Sedat Demir, bu davada delil yetersizliğinden beraat etti. Diğer polislerin de beraat kararı Yargıtay tarafından bozulmasına rağmen, CMUK'un "Aleyhte temyiz olmaz" hükmü gereğince tekrar yargılanmaları mümkün olmadı. Adanalı'yla yakalandı Uzun süre ortadan kaybolan Kırcı, 11 Ocak 1999'da Pendik Kurtköy'deki arkadaşının evinde yakalandı. Operasyonda Kırcı'nın üzerinde Sedat Fidan adına düzenlenmiş sahte kimlik çıktı. Kırcı'yla birlikte eşi Vesile Erzincanlı, Bahçelievler katliamı sanıklarından, tekstilci arkadaşı Bünyamin Adanalı ve eşi Sibel gözaltına alındı. Bahçelievler katliamı ve Ömer Lütfi Topal davasından gıyabi tutuklu olarak aranan Kırcı'nın yakalanmadan bir hafta önce Romanya'dan Türkiye'ye girdiği öğrenildi. Tutuklandıktan sonra ölüm orucuna başladığını söyleyen Kırcı, emniyetteki sorgulamasında 1996'da gıyabi tutuklama kararıyla aranırken gözaltına alınması sırasında serbest bırakılması için devreye giren kişinin Mehmet Ağar değil, Korkut Eken olduğunu öne sürdü. Susurluk'taki kaza yerinde kendisinin de olduğunu kaydeden Kırcı, ifadesinde "Mercedes'in arkasındaki arabada ben de vardım. Yaralıları ben çıkardım. Arkadaşlara haber verdim" dedi. Kırcı'nın yakalanmasının ardından 3713 sayılı yasadan 'yanlışlıkla' yararlandırılarak şartlı tahliye edilmesini sağlayan dosya da yeniden açıldı. Öte yandan gözaltında bulunduğu süre zarfında hastaneye sağlık kontrolüne götürülen Kırcı, emniyet çıkışında yaptığı açıklamalarla da dikkat çekti. "Beni 68'li ağabeylerim sorgulasın" Kırcı'nın basın mensuplarına "Beni 68'li ağabeylerim sorgulasın" sözleri, 68'liler arasında değişik yorumlara neden oldu. Bu arada Kırcı'nın 1991'de Çatlı'nın kardeşi ile Promesse Tıbbi Malzeme şirketi kurduğu ve Sağlık Bakanlığı ihalelerine girdiği saptandı. Kırcı, yakalandıktan üç gün sonra tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi'ne kondu. Dönemin Emniyet Müdürü Necati Bilican, Kırcı'nın sorgusundan bir sonuç alınamadığını, bundan sonraki aşamada savcılığın devreye gireceğini bildirdi. Kırcı, daha sonra Eskişehir E Tipi Cezaevi'ne nakledildi. Kırcı hakkında Susurluk olayına ilişkin açılan dava, DYP Milletvekili Sedat Bucak, Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu 14 sanıklı Susurluk ana davasıyla birleştirildi. Duruşmada Çatlı'ya övgü Kırcı, çıktığı ilk duruşmada 1980 öncesinde olaylara katıldığını ve cinayet işlediğini kabul etti. 29 Haziran 1999'da Susurluk davasından tahliye edilen Kırcı, mahkemeye gönderdiği dilekçede, "Basının ve batının baskısı sonucu DGM'lerin sivilleştirilmesini protesto ediyorum" dedi. Kırcı, talimatla ifade verdiği Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde de Çatlı'yı överek "Hizmeti büyüktür" dedi. Yedi kez idam cezasına çarptırıldığı Bahçelievler katliamı davasının gerekçeli kararında mahkeme, ülkücüler tarafından gerçekleştirilen katliamın Çatlı tarafından planlandığını ve yaptırıldığını belirtirken, TİP'li yedi öğrencinin evine öldürme amacıyla girenler arasında bulunan Kırcı'nın tetiği çeken kişi olduğunu kaydetti. İstanbul 6 No'lu DGM'de görülen Susurluk davasının Şubat 2000'deki duruşmasında ise adeta komedi yaşandı. Karar aşamasına gelen davada, hazırladığı 115 sayfalık savunmasının bazı bölümlerini iki saat boyunca okuyan Kırcı, ayrıca cezaevinde yazdığını söylediği ve dünya görüşünü açıkladığını ifade ettiği "Donmuş Zaman Manzaraları" isimli kitabını da mahkeme heyetine verdi. İfadesinde Eken'i "vatansever", Çatlı'yı da "devlet adına hareket eden biri"olarak tanımlayan Kırcı, Çatlı'nın önce MİT, sonra emniyet tarafından kullanıldığını, 1991'den itibaren MİT'in Çatlı'yı tekrar kullanmak istediğini savundu. Duruşma sırasında mahkeme heyetiyle Kırcı arasında ilginç diyaloglar da yaşandı. Susurluk davasında 4 yıl hapis Susurluk'taki trafik kazasının ardından ortaya çıkan karanlık ilişkilerle ilgili 14 sanığın yargılandığı dava dördüncü yılın sonunda karara bağlandı. Karara göre, Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin ve MİT eski görevlisi Korkut Eken, "Cürüm işlemek için çete oluşturmak ve bu çeteyi yönetmek" suçundan 6'şar yıl, aralarında Kırcı'nın da bulunduğu 12 sanık da yine "Cürüm işlemek için çete oluşturmak"tan 4'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sanıkların tümüne yurtdışına çıkma yasağı konuldu.

  • YaLÇıN ÖZBeY Mehmet Ali Ağca'nın İpekçi olayında zanlı olarak yakalandığı sırada sorgulanırken Mehmet Şener ve Oral Çelik'in yurtdışına çıkışından sonra verdiği isim. Ağca, Roma'daki duruşmalarından birinde verdiği ifadede, İpekçi'yi Özbey'in öldürdüğünü ileri sürdü. Özbey ise bu iddiayı reddetti ancak İpekçi cinayeti öncesinde Ağca'ya para yardımı yaptığını itiraf etti. Ağca'nın 23 Kasım 1979'da İstanbul Kartal Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçırılmasında kullanılan arabanın kendisine ait olduğunu da kabul etti. Bochum'da 1983'te işlettiği lokalde Alman polisi tarafından gözaltına alınan Özbey, daha sonra serbest bırakıldı. 1993'te Almanya'nın uyuşturucuyla yakalandığı için gözaltına alındı. Bu sırada Emniyet Genel Müdürlüğü İrtibat Görevlisi Nail Aydın'la görüşme yaptı. Bu görüşmeye ilişkin tutanaklar İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Oral Çelik'in yargılandığı Abdi İpekçi cinayeti davasında mahkeme tarafından resmen istendi. Ancak emniyet tarafından konuyla ilgili olmayan dosyalar gönderildi. Adalet Bakanlığı tarafından iade edilmesi talep edilen Özbey, Türkiye'ye iade edilmedi. 1997'de Almanya'da yattığı cezaevinden tahliye edilen Özbey, Eylül 1997'de Belçika'da gözaltına alındı. Ancak Belçika'da zamanaşımı süresinin 10 yıl olması nedeniyle serbest bırakıldı ve iadesi gerçekleşmedi. Türkiye tarafından yurtdışında kırmızı bültenle aranan Özbey, İpekçi davasından 20 yıla kadar ağır hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılanırken Almanya'da iki MİT görevlisinin aldığı ifadesinin ses kayıtlarının imha edildiği ortaya çıktı. Kasım 1999'da Özbey'in siyasi suçlu olduğu gerekçesiyle Belçika tarafından Türkiye'ye iade edilmediği ortaya çıktı. Şubat 2000'de ise MİT tarafından imha edildiği gerekçesiyle mahkemeye gönderilmeyen ve dosya rafa kaldırıldıktan sonra kuryeyle gönderilen belgelerin yeterli delil oluşturmadığına karar veren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, davanın yeniden açılmasına gerek olmadığını bildirdi.

  • ÜNaL OsMaNAgaoğLu Bahçelievler katliamı ve Kemal Türkler davası sanığı, ülkücü Osmanağaoğlu, 22 Ağustos 1980'de Merter'deki evinin önünde öldürülen Kemal Türkler'in katil zanlısı olarak aranırken, 12 Eylül'den sonra yurtdışına kaçtı. Türkler davasıyla ilgilenen Avukat Rasim Öz, Osmanağaoğlu'nun Abdullah Çatlı'dan sonraki yeni reis olarak Türkiye'ye döndüğünü öne sürdü. Osmanağaoğlu'nun Susurluk kazası öncesinde Çatlı'yla Kuşadası'nda Onur - A Otel'de buluştuğu iddia edildi. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Türkler cinayeti davasında idam cezası istemiyle yargılanan Osmanağaoğlu, Ankara Bahçelievler'de yedi TİP'li öğrencinin öldürülmesiyle ilgili davadan da gıyabi tutuklu olarak uzun süre arandı. İnterpol'ün kırmızı bültenle 20 yıldır aradığı Osmanağaoğlu'nun İstanbul'da yaşayan kardeşi Tamer Osmanağaoğlu'nun kimliğini Kuşadası'ndaki yeni hayatında kullandığı belirlendi. İstanbul'dan Kuşadası'na 10 Nisan 1999'da giden polis, düzenlediği operasyonda Osmanağaoğlu'nu, amcasının oğlu ve ortağı Hasan Osmanağaoğlu'yla yakaladı. Osmanağaoğlu'nun yakalanmadan bir yıl önce Kuşadası'ndaki Güzelçamlı beldesindeki jandarma karakolunun bahçesine Atatürk büstü yaptırdığı ortaya çıktı. Osmanağaoğlu, yakalandıktan bir ay sonra Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Bahçelievler katliamı davasının duruşmasına katıldı. Burada verdiği ifadede, hayatının bir dönüm noktası olan bu olayda kendisini mahkemenin hangi suçlamayla aradığını bilmediğini savunarak, "Kesinlikle suçu işlemedim" dedi. Osmanağaoğlu, bu davada 2 Kasım 1999'da aynı suçu yedi kere işlediği gerekçesiyle yedi kez idam cezasına çarptırıldı. Türkler davasından da yargılanan Osmanağaoğlu, son duruşmada, mahkeme heyetine yakın tarihe ışık tuttuğunu öne sürdüğü "Bay Pipo" adlı kitabı okumalarını tavsiye etti.

  • MeHMeT ŞeNeR Abdi İpekçi suikastında Mehmet Ali Ağca'yı yönlendirdiği ileri sürülen ülkücü görüşlü Mehmet Şener, Papa suikastına da karıştı. Abdullah Çatlı ile birlikte 22 Şubat 1982'de İsviçre'de Nevşehir Emniyet Müdürlüğü'nden alınmış, Durmuş Utanmaz adına düzenlenmiş sahte pasaportla gözaltına alındı. Çatlı serbest bırakılırken, Şener tutuklandı. Kürt olduğunu ileri sürerek Türkiye'ye iade edilmemesini istedi, iade edilmedi. İtalya'da yargılandı, delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. 2. MİT Raporu'na göre Çiller - Ağar ikilisinin oluşturduğu özel ekiplerden ilkinde Mehmet Basri Ayçin kimliğiyle yer aldığı öne sürüldü. İpekçi'nin öldürülmesini azmettirdiği gerekçesiyle aranan Mehmet Şener'in gıyabi tutukluluğu, Ağustos 1999 yılında "yasal zamanaşımı süresi dolduğu" gerekçesiyle kaldırıldı. Mehmet Şener kısa bir süre sonra Kamışlı’da Öcalan’ın emriyle öldürüldü. Şener ve karısı Peşmergelerin arasından alınıp infaz edildiler. Şener’i destekleyen Mustafa Puşa da karısı ile birlikte öldürüldü.
  •  
       
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol