IsLaNDBaZaaR
 
  Ana Sayfa
  ABDuLLaH CaTLI
  ALaaTTiN CaKICI
  SeDaT PeKeR
  KüRSaT YILMaZ
  PiYoNLaR
  DuNYa MaFYaSi
  SuiKaSTLeR
  SeRi KaTiLLeR
  ÜnLü TeTiKCiLeR
  ÜnLü SiLaH KaÇaKCıLaRı
  ÜnLü KuMaRHaNe PaTRoNLaRı
  ÜnLü UyUSTuRuCu KaCaKCILaRI
  12 EyLuL 1980 DaRBe
  BuYuK KLuP
  BuYuK Ortadogu Projesi
  KuRTLaR VaDiSi GeRCeGi
  ErGeNeKoN
  En Son HaBeRLeR
  ZiYaReTCi DeFTeRi
  Harita / Uydu fotoğrafı
  Gazete
ErGeNeKoN

Ümraniye’deki el bombaları örgüte uzandı *12 Haziran 2007′de Ümraniye Çakmak Mahallesi’nde bir gecekonduda 27 el bombası, TNT kalıpları ve fünyeler ele geçirildi. *Örgütlü suçlara bakmakla görevli Beşiktaş’taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturmayı İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz yürüttü. *Soruşturmada, emekli astsubay Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş, Ali Yiğit, emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, emekli astsubay Mahmut Öztürk, Kuvvai Milliye Derneği Genel Başkanı Bekir Öztürk, emekli binbaşı Fikret Emek, emekli yüzbaşı Gazi Güder, Siyasi Ekonomik Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi (SESAR) Başkanı İsmail Yıldız, Fuat E., tutuklanarak cezaevine gönderilirken, Ayşe Asuman Özdemir, emekli binbaşı Zekeriya Öztürk, Tuğrul D. ve Oğuz Evren K. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. *Daha sonra yapılan incelemelerde, Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların Ümraniye’de ele geçen bombalarla aynı seriden ve türden olduğu ‘Bomba İnceleme ve İmha Daire Başkanlığı’ tarafından tespit edildi. *İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ile Beşiktaş’taki Ağır Ceza Mahkemesi savcılığı tarafından ortaklaşa yapılan soruşturmada ‘Ergenekon’ örgütünün de izi bulundu.
*Muzaffer Tekin 1984′te ordudan atılma eski bir yüzbaşı. Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan ile saldırı öncesinde 15 kez telefonla görüştüğü saptandı. Danıştay baskınından sonra kaçarak emekli astsubay Mahmut Öztürk’ün evinde saklandı. İntihara teşebbüs etti. JİTEM’in kurucularından Ahmet Cem Ersever, TSK’dan şeref madalyası sahibi olan Tekin’in sınıf arkadaşı. Susurluk hükümlüsü Korkut Eken ile görüşüyor. TİT kurucusu Semih Günaltay’ın yanı sıra, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği ve Türk Mukavemet Teşkilatı ile bağları olduğu biliniyor. Susurluk’un önde gelen isimlerinden İbrahim Şahin ve Veli Küçük’le çekilmiş fotoğrafları bulundu. Tekin’e yardım eden ve Kıbrıs’ta kumarhane çatışmasında ölen Musa Çakmak da Şahin’in eski koruması. Geçen haziran ayından beri tutuklu. Eskişehir’de ikinci cephanelik çıktı *Muzaffer Tekin’in ilişkileri doğrultusunda eski binbaşı Fikret Emek’in 26 Haziran 2007′de annesine ait Eskişehir’deki evde yapılan aramada 11 kilo plastik patlayıcı ve suikast tüfeği Kanas ele geçirildi. Emek tutuklandı. *15 Temmuz 2007′de gazeteci yazar Ergün Poyraz operasyon kapsamında gözaltına alınarak cezaevine konuldu. Poyraz, Kara Kuvvetleri’nin istihbari yapılanmasına ait ‘gizli ibareli’ veriyi ifşa etmekle suçlandı. *Soruşturmanın genişletilmesi sonucu gözaltına alınan, eski yüzbaşı Gazi Güder, Fuat Ermiş, İsmail Yıldız, Asuman Özdemir ile son olarak da 26 Ağustos 2007′de Mete Yalazangil’de tutuklandı.
Veli Küçük tutuklandı *Soruşturmanın boyutunun genişlemesi üzerine soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı iki oldu. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel de görevlendirildi. *Üçüncü perde operasyonunda emekli tuğgeneral Veli Küçük, emekli kurmay albay Mehmet Fikri Karadağ, avukat Kemal Kerinçsiz, Susurluk hükümlüsü Sami Hoştan ve Sevgi Erenerol’un da aralarında bulunduğu 31 kişi 21 Ocak günü gözaltına alındı. *31 şüpheliden Veli Küçük, eski yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk, eski uzman çavuş Muhammed Yüce, avukat Kemal Kerinçsiz, Sami Hoştan, Sevgi Erenerol, Hüseyin Görüm, Oğuz Alpaslan Abdulkadir, Kahraman Şahin, Erol Ölmez, Erkut Ersoy ve yazar Ümit Oğuztan’ın aralarında bulunduğu 14 kişi tutuklandı. Kim kimdir? Veli Küçük EMEKLİ Tuğgeneral. Susurluk skandalına adı karışan en üst rütbeli komutandı. Abdullah Çatlı ve ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım ile ilişkisi saptandı. Küçük’ün adı milliyetçi ‘Kızıl Elma’ koalisyonunun organizasyonu ile tekrar duyuldu. Güneydoğu bölgesinde yüzlerce faili meçhul cinayetin faili olarak anılan JİTEM’in kurucusu. Danıştay Baskını sonrasında gözaltına alınıp bırakılan, ardından Ümraniye’de bir gecekonduda yakalanan bombalarla ilgili tutuklanan Muzaffer Tekin’le doğrudan ilişkisi var. Kemal Kerinçsiz BİR grup ülkücü avukatla birlikte kurduğu Büyük Hukukçular Birliği Genel Başkanı olarak Elif Şafak, Orhan Pamuk, Perihan Mağden, Hrant Dink gibi isimler hakkında başlattığı kampanyalarla adını duyurdu. Çok sayıda ‘ulusalcı’ eyleme Veli Küçük, Muzaffer Tekin gibi isimlerle birlikte katıldı. Muzaffer Tekin’in de avukatlığını yapıyordu.
Akademisyenler ve gazeteciler gözaltında *21 Şubat 2008 tarihinde yapılan operasyonun bu ayağını, üniversitelerde faaliyet gösteren ve örgüte hem teorik hem de yeni eleman kazandırma desteği verdiği iddia edilen akademisyenler oluşturdu. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nden görevli Doç. Dr. Ümit Sayın ile Sakarya Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Emin Gürses, emekli astsubay Orhan Tunç, Özallar’ın kuyumcusu olarak ün yapan sosyete kuyumcusu Hayrettin Ertekin, gazeteci Vedat Yenerer, Noel Baba Barış Konseyi Derneği Başkanı Muammer Karabulut gözaltına alındı. Bu isimler de 25 Şubat tarihinde tutuklandı. Ergenekon nedir? “Ergenekon” olarak bilinen örgütlenme, başkana doğrudan bağlı olan dört daire komutanlığı ile iki sivil başkanlıktan oluşuyor. “Lobi” adı verilen sivil unsurların örgütlenmesini sağlayan oluşumla ilişkileri bu iki sivil sağlıyor. Örgüt, Türkiye’deki mevcut rejimin gerçek olduğuna inanıyor. “İç düşmanları” pasifize etmek, hatta ortadan kaldırmak için suikastları “kaçınılmaz” görüyor. Entelektüellere önem veriyor. Medyayı, sivil toplum kuruluşlarını (STK) kullanmanın önemine vurgu yapıyor. “Naylon terör grupları” ile naylon şirketlerin kurulması gerektiğini düşünüyor. Ergenekon örgütü soruşturması kapsamında beşinci dalga operasyonunu şafak vakti gerçekleştiren polis, Ankara’da İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’i, İstanbul’da ise eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ile Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk’un da aralarında bulunduğu 13 kişiyi gözaltına aldı.
'Ergenekon' adlı örgütün Türkiye'deki mazisinin 1980'lerin başına kadar uzandığı belirtiliyor. Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve Mehmet Ali Ağca'nın eylemlerinin bu örgüt tarafından planlandığı, örgütün daha sonra 'derin uyku'ya girdiği ifade ediliyor. İddialara göre, örgütün 'derin uyku'su, 28 Şubat 1997'ye kadar sürdü. Bu uyanış, efsaneden esinlenerek 'Ergenekon' olarak adlandırıldı. Bu dönemde Türkiye'de aşırı dincilerin güçlenmesi, faaliyetleri ve Refah Partisi Lideri Erbakan'ın başbakan olması, örgütün tekrar düğmeye basmasına yol açtı. Ergenekonculara göre, "aşırı dinciler giderek güç kazanıyordu ve devlet tehlikedeydi." Basına sızan ve bir Ergenekon dokümanı olduğu öne sürülen bir yazıdaki şu satırlar dikkat çekicidir: "Kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mübah sayabilen siyasilerin engellenebilmesi için, geriye kalan tek yol suikasttır. Ülke ekonomisini elinde tutan ve kişisel çıkarları adına ulusal çıkarları hiçe sayabilen, çok uluslu şirketler ile ortakları olan güçlü holdinglerin faaliyetleri kontrol altına alınmalıdır. Bu türden holdinglerin faaliyet ve planlamaları hakkında istihbarat sağlanmalı, engelleyici kontra önlemler üretilmeli ve uygulamaya konulmalıdır." Çeşitli kaynakların iddialarına göre, 28 Şubat’tan sonra yeniden yapılandırılan "Ergenekon Örgütlenmesi'nin üç vurucu ayağı bulunuyor: 1. Ayak: Kafatasçı ülkücülerden oluşan birim. Emniyet, tek liderden talimat alan 11 ayrı grup tespit etmişti. Geçmişte hep istihbaratla dirsek temasında bulunmuş Alaaddin Çakıcı’dan boşalan sefirliğe Sedat Peker 2001 yılında tayin olmuştu. İlk işi yıllarca ideolojik karşıtı olan Doğu Perinçek ile sözde Kızılelma koalisyonu kurmaktı. Çoğu gerçek Ülkücüler karşı çıksa da emir büyük yerdendi. Koalisyon toplantısına emekli Orgeneral Muhittin Fisunoğlu, Ömer Hayyam Garipoğlu’nun danışmanı sıfatıyla katılmıştı. 2. Ayak: Ulusalcılık çatısı altında toplanan grup. Ulusalcı dergiler ve pek çok psikolojik savaş internet haber portalları ile birlikte bir süredir Türk-Kürt, Sünni- Alevi, laik-anti laik kamplaşması için medyatik provokasyonlar yürütüyor. Bugün yapılan operasyonun da daha çok Ergenekon’un bu ayağında görev alınanlara yapıldığı iddia ediliyor. 3. Ayak: İrtica için malzeme sağlayacak uyuyan diğer istihbarat terör örgütü İBDA- C ve sağ uçlardan oluşuyor. Aczimendilerden, Hizbullah’a kadar pek çok derin ortakları bilerek veya bilmeyerek vatanseverlik veya 'din elden gidiyor' adı altında Yeni Ergenekon’a destek veriyor! Ergenekon adlı örgütün 'aşırı dinci' ve 'Atatürk düşmanı' olarak tanımladığı AKP'nin 3 Kasım 2002'de iktidara gelmesinden sonra Türkiye ve dünya çapında ses getiren bir dizi olaylar yaşandı. Bu olaylarda 'derin devlet' ya da diğer adıyla 'Ergenekon'cuların rolü olduğu iddia edildi. Bu olaylardan bazıları şöyle: 9 Kasım 2005: Şemdinli’de bir kitabevi bombalandı. Patlamayı 'derin devlet'in kontrolündeki JİTEM'ci askerlerin düzenlediği öne sürüldü. 5 Şubat 2006: Trabzon’da Santa Maria Kilisesi’nin rahibi 59 yaşındaki Andrea Santoro 16 yaşındaki O.A. tarafından kilise önünde silahla vurularak öldürüldü. Rahibin hıristiyanlık propağandası yaptığı için öldürüldüğü iddia edildi. 18 Şubat 2006: Ankara polisi, Sauna Çetesi denen örgütlenmeye karşı Küre operasyonunu düzenledi. Dava iddianamesinde, aralarında eski polis ve askerlerle kamu görevlilerinin de bulunduğu çetenin darbe ortamı hazırlamaya çalıştığı öne sürüldü. 10 Mayıs 2006: İstanbul Şişli'deki Cumhuriyet Gazetesi’ne el bombalı saldırı düzenlendi. Kısa süre önce de iki kez el bombası atılan gazeteye yönelik saldırıların arkasında İslamcı örgütler olduğu düşünülüyordu. 17 Mayıs 2006: Danıştay'a saldırı düzenlendi. Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in öldüğü, Mustafa Birden, Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Ahmet Çobanoğlu’nun yaralandığı saldırıyı gerçekleştiren İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat Alparslan Aslan Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanmasının da failiydi. 31 Mayıs 2006: Ankara Eryaman'daki bir eve polisin düzenlediği operasyonda Atabeyler denilen ve aralarında askerlerin de bulunduğu bir çetenin arşivi ele geçirildi. Burada ele geçirilen doküman ve krokilere göre, önemli isimlere suikast hazırlığı yapılıyordu. 2 Ekim 2006: İzmir Alsancak’ta bir kafeye düzenlenen bombalı saldırıda işyeri sahibi İbrahim Çiftçi ölürken, 12 kişi de yaralandı. Olay gazetelere önce basit bir alacak verecek kavgası gibi yansıdı. Ancak iddiaya göre Çiftçi, 19 Aralık 2002'de öldürülen ve faili meçhul kalan doçent Necip Hablemitoğlu cinayetini işlediğini söyleyerek savcılığa gitmiş, savcılık tarafından inandırıcı bulunmamıştı. Cenazesine Susurluk sanıklarından Sami Hoştan, Yaşar Aktürk ve Necdet Ulucan gibi isimler katıldı. 12 Haziran 2007: Ümraniye’de bulunan bir gecekonduya yapılan operasyonda 27 adet el bombası ve çok sayıda patlayıcı ele geçirildi. Bombaların MKE yapımı ve Cumhuriyet'e atılanlarla aynı seriden olduğu anlaşıldı. Bu olayla bağlantılı olarak Bursa ve Eskişehir’de de operasyonlar düzenlendi. Bombaların sahibi olduğu iddia edilen Kuvayı Milliye Derneği'nin İstanbul Şube Başkanı emekli astsubay Oktay Yıldırım ve Muzaffer Tekin ile 12 kişi tutuklandı. "Ergenekon" soruşturması bu olaydan sonra büyük hız kazandı. 18 Nisan 2007: Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde, Necati Aydın, Tilmann Geske ve Uğur Yüksel öldürüldü. Bu kişilerin hıristiyanlık propağandası yaptıkları için öldürüldükleri ifade edildi. 19 Ocak 2007: Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink, İstanbul Şişli'de Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Agos gazetesi önünde silahla vurularak öldürüldü. Cinayeti işleyen tetikçi kısa zamanda yakalandı. Fail ve sonradan yakalanan işbirlikçileri, cinayet nedenini, "Türklüğün şerefi" diye açıkladı. 22 Mayıs 2007: Ankara’da Anafartalar İş Merkezi’nin önünde patlatılan tahrip gücü bomba, 6 kişinin ölümüne neden oldu. Bu olaydan bir süre sonra yine Ankara Sıhhıye’deki çok katlı otoparkta bomba yüklü bir minibüs bulundu. Olay önce PKK'ya, sonra Ergenekonculara mal edildi. DOLMABAHÇE MUTABAKATI Giderek "darbe ortamı hazırlanıyor" görüntüsü veren bu olaylar sırasında 4 Mayıs 2007'de siyasi belleğimize 'Dolmabahçe Mutabakatı' olarak kazınan bir görüşme gerçekleşti. 27 Nisan muhtırasından bir hafta sonra, Başbaban Recep Tayip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Dolmabahçe Sarayı’nda başbaşa ve sonrasında herhangi bir açıklama yapılmayan bir görüşme gerçekleştirdi. Ne konularda anlaşma yapıldığı halen bilinmese de bu görüşmenin ardından ilk önce AKP’nin milletvekili aday listelerinden radikal görünen unsurlar ayıklandı. Ardından da AKP'nin ikinci ismi Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olması ve sonrasında ise 'derin devlet'e karşı operasyonların düğmesine basıldı. Türkiye'de bir dönem Fethullah Gülen grubuna ait bir televizyonda çalışan, daha sonra Kanada'ya giderek iltica eden ve "CİA ajanı" olduğu öne sürülen Tuncay Güney adlı bir kişinin ifadelerinde, Ergenekon'un ne zaman, nasıl kurulduğu, hedefleri, örgütlenme yapısı, çalışma usulleri ve faaliyetleri konusunda ayrıntılı iddialar yer alıyor. Tuncay Güney 3 Şubat 2001'de "Dolandırıcılık ve Sahtecilik" iddiaları ile Asayiş Şube Müdürlüğü görevlilerince gözaltına alınmış, burada birtakım organize suç örgütleri hakkında beyanlarda bulunması üzerine Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne teslim edilmişti. O dönem Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olan Adil Serdar Saçan, Güney'in sorgusuna bizzat katıldı ve ifadelerini yazılı ve görsel kayda geçirtti. ORDU İÇİNDE CUNTA: Tuncay Güney ifadesinde, Ergenekon suç örgütünün, "ordu içinde bir cunta" olarak kurulduğunu, Özel Harp Dairesi'ne karşı pozisyon aldığını, daha önceki kod adının "Ergin" ya da "Ergün" olduğunu açıklıyor. Ergenekon'un "Masonik" örgütlenme modelini örnek aldığı da Güney'in ifadeleri arasında bulunuyor. DERİN DEVLET ADINA: Güney ayrıca, Ergenekon içinde yer alanların "kendilerini devletin sahipleri olarak, demirbaş olarak gördüklerini" ve "devlet adına, devleti yıkmak isteyen herkesi" yok etmek istediklerini ifade ediyor. Güney'in Ergenekon'un amacını, "Türkiye'yi tamamen derin devlet adı altında ele geçirmek" diye tanımladığı bölüm de metinde yer alıyor. VELİ KÜÇÜK SÖZCÜ: Güney, o dönem muvazzaf olan bazı generaller dahil birçok tanınan ismin Ergenekon'da önemli roller üstlendiğini anlatıyor. Bu isimler arasında adı çok sık geçen ve halen Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan emekli Tuğgeneral Veli Küçük için, "Ergenekon'un başı mı" diye sorulduğunda, Güney'in yanıtı "Yok sözcüsü bence" oluyor. NATOCULAR AYRI: Güney'in bazı üst rütbeli subayların "Ergenekoncu" ve "Natocu" diye ikiye ayrıldığını ima eden sözleri de tutanaklarda var. Güney, eski genelkurmay başkanlarından biri hakkındaki "Ergenekon üyesi mi" sorusunu "Yok değil, Natocu" diye yanıtlıyor. 12 KİŞİLİK ŞURA: Güney'in ifadesine göre, Ergenekon üyeliği bir grup kararıyla gerçekleşiyor. Bu konuda ayrıntıya girmeyen Güney, "Ergenekon üyesi olmanız için 12 kişilik şura olduğunu biliyorum" diyor. LOBİCİLİK VE MAFYA: İfade tutanaklarında, Ergenekon'un faaliyetleri de ayrıntılı biçimde gündeme geliyor. Akın Birdal suikastından Abdullah Öcalan'ın Şam'daki evinin bombalanması girişimine dek birçok eylemde, derin devletin oynadığı rol ifadelere yansımış. "Mafyanın yeniden yapılandırılması, barışçı bir Mafya oluşturulması, Türkiye'nin yeniden yapılandırılması için lobi çalışması yürütülmesi" de Güney'in ifadesine göre, Ergenekon'un faaliyetleri arasında. MALİ KAYNAK: Güney ayrıca, lobi çalışmalarının maddi kaynağının Ergenekon'la bağlantılı işadamlarından ve bankacılardan sağlandığını ifade ediyor. Ergenekon örgütüne karşı ilk büyük operasyon, 22 Ocak 2008 günü sabaha karşı başladı. Aralarında emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de bulunduğu 33 kişi gözaltına alındı. ‘Ergenekon’ adı verilen operasyonda, Küçük’ün yanı sıra avukat Kemal Kerinçsiz, Fuat Turgut, gazeteci Güler Kömürcü, Türk Ortodoks Patrikhanesi Yöneticisi Sevgi Erenerol, Mersin’de silah üzerine ‘ölme-öldürme yemini’ ettiren emekli Albay Fikri Karadağ ile Susurluk skandalının kilit isimlerinden Sami Hoştan ve ‘Drej Ali’ lakaplı Ali Yasak’ın gözaltına alınması dikkat çekti. Üç günlük gözaltı süresinin sonunda, 26 ve 27 Ocak’ta; emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Kuvvayi Milliye Derneği Genel Başkanı Fikri Karadağ, Susurluk Davası hükümlüsü Sami Hoştan, gazeteci Güler Kömürcü, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Sevgi Erenerol ve Büyük Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Kemal Kerinçsiz’in de aralarında bulunduğu dokuz kişi tutuklama istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Nöbetçi hakime ifade veren Güler Kömürcü serbest kalırken, diğerleri tutuklandı. 22 Ocak ve 21 Mart 2008 tarihinde düzenlenen operasyonlardan sonra tutuklananların isimleri şöyle: 1- Muzaffer Tekin (Emekli yüzbaşı) 2- Oktay Yıldırım (Emekli astsubay) 3- Mahmut Öztürk (Emekli astsubay) 4- Fikret Emek (Emekli binbaşı) 5- Gazi Güder (Emekli yüzbaşı) 6- Mehmet Demirtaş (El bombalarının ele geçtiği gecekondunun sahibi) 7- Muzaffer Şenocak 8- Aydın Yüksek (Eski polis memuru) 9- Kuddusi Okkır (İşadamı- Hastalığı nedeniyle 3 Temmuz 2008 günü serbest bırakıldı, 6 Temmuz günü de vefat etti) 10- Bekir Öztürk (Kuva-i Milliye Derneği Genel Başkanı) 11- Nusret Senem (İP Genel Sekreteri) 12- İsmail Yıldız (SESAR Başkanı) 13- Ergün Poyraz (Yazar) 14- Asuman Özdemir (Gazeteci) 15- Mete Yalazangil 16- Zekeriya Öztürk (Emekli Yüzbaşı) 17- Muhammet Yüce (Eski uzman çavuş) 18- Kahraman Şahin (Kuvay-i Milliye Derneği yöneticisi) 19- Erol Ölmez (Kuvay-i Milliye Derneği'nde çaycı) 20- Erkut Ersoy 21- Veli Küçük (Emekli tuğgeneral) 22- Mehmet Fikri Karadağ (Emekli kurmay albay) 23- Kemal Kerinçsiz (Avukat) 24- Sami Hoştan (Susurluk davası hükümlüsü) 25- Hüseyin Görüm (Kuvay-i Milliye Teşkilat Başkanı) 26- Oğuz Alpaslan Abdülkadir 27- Hüseyin Gazi Oğuz (Kuvay-i Milliye Şube Başkanı) 28- Sevgi Erenerol (Türk Ortadosk Patrikhanesi basın sözcüsü) 29- Abdullah Arapoğlu (Kuvay-i Milliye Derneği üyesi) 30- Hikmet Çiçek (İP Basın Bürosu Başkanı) 31- Ümit Oğuztan (Yazar) 32- Vatan Bölükbaşı 33- Habip Ümit Sayın (İstanbul Üniversitesi (İÜ) öğretim üyesi Doç.Dr.) 34- Emin Gürses (Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr.) 35- Orhan Tunç (Balıkesir Üniversitesi emekli öğretim üyesi) 36- Hayrettin Ertekin (Ünlü kuyumcu) 37- Vedat Yenerer (Televizyoncu) 38- Muammer Karabulut (Ayasofya Derneği başkanı) 39- Abdulmuttalip Tongar 40- Selim Akkurt 41- Doğu Perinçek (İP Genel Başkanı) 42- Ferit İlsever (Ulusal kanal Genel Yayın Yönetmeni) 43- Adnan Akfırat (Gazeteci) 44- Serhan Bolluk (Aydınlık Gazetesi genel yayın yönetmeni) 45- Hayati Özcan (Ulusal Kanal İzmir temsilcisi) 46- Ali Yiğit 47- Behiç Gürcihan (Açık İstihbarat sitesi sahibi) 48- Rasim Görüm 49- Murat Çağlar(Kuvay-i Milliye Derneği Başkan Yardımcısı) 21 Mart 2008 günü 'şafak vakti' düzenlenen operasyonda gözaltına alınanlardan İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu ile Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. TEMMUZ OPERASYONU Çoğu kimse Ergenekon'da operasyonların sona erdiğini ve savcının iddianameyi hazırladığını düşünürken, 1 Temmuz 2008 sabahı yine şok gözaltılar yapıldı. Mahkeme kararıyla aralarında 1. Ordu eski Komutanı emekli orgeneral Hurşit Tolon, Jandarma eski Komutanı emekli orgeneral Şener Eruygur ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ile ATO Başkanı Sinan Aygün'ün de bulunduğu 21 kişi gözaltına alındı. AKP eski milletvekili Turan Çömez ile Levent Ersöz ve yönetmen Halis Yavuz Işıklar'ın da arandığı bildirildi. Bu operasyonda gözaltına alınan ve tutuklananların isimleri şöyle: 1- Şener Eruygur (Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı, Emekli orgeneral, Jandarma eski komutanı) 2- Hurşit Tolon (Emekli orgeneral, 1. Ordu eski komutanı) 3- Kemal Aydın (Emekli albay) 4- Sinan Aygün (Ankara Ticaret Odası Başkanı) 5- Hasan Atilla Uğur (Emekli albay) 6- İbrahim Özcan 7- Birol Başaran (USİAD Genel Sekreteri) 8- Barbaros Hayrettin Altıntaş 9- Durmuş Ali Özoğlu 10- Osman Gürbüz (Sahte Yeşil olarak adlandırılıyor) Aynı operasyonda sorgulanıp, serbest bırakılanlar ise şöyle: 1- Mustafa Balbay (Gazeteci, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi) 2- İlker Güven (ADD Başkan Yardımcısı, emekli Tümamiral) 3- Erol Mütercimler (Gazeteci - yazar) 4- Ercüment Ovalı (Prof. Dr., Trabzon'da Ati Teknoloji Özel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü) 5- Neriman Aydın 6- Adnan Türkkan (Türkiye Gençlik Birliği Başkanı) 7- Tunç Akkoç (İşçi Partisi Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı) 8- Siyami Yalçın (İşadamı) 9- Murat Avar (Erzurum'da TRT Muhabiri) 10- Hamza Demir 11- Ufuk Büyükçelebi (Tercüman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni) Ergenekon soruşturmasına "Ya Gazipaşa Duyarsa" isimli kitabıyla konu olan emekli Albay Erdal Sarızeybek, Savcı Zekeriya Öz'ün kendisine Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) aleyhine ifade vermesi için baskı uyguladığını öne sürerek, "Öz görevden alınmalıdır" dedi 3 Temmuz 2008 günü NTV'ye konuşan Sarızeybek, Ergenekon soruşturması savcısı Zekeriya Öz’ün kendisini özel bir telefonla İstanbul’a çağırdığını ve kitabını sorduğunu bildirdi. Sarızeybek, şunları söyledi: "Bir yıldır süren bir soruşturma en nihayetinde benim anılarımı dile getirmek maksadıyla yazdığım kitaba mı kalmış ki, savcı beni çağırıyor. Diyor ki, ‘Orgeneral Eruygur ve Levent Ersöz hakkında eğer ki bildikleriniz varsa anlatınız. Sizi general yapacaklarmış, yapmamışlar, sizi harcamışlar. Siz çok iyi bir subaymışsınız.’ Baskı altına alarak bu soruları yöneltmesi Ceza Muhakemeleri Usülü Kanunu’nda var mıdır? Ceza Usulü Muhakemesi Kanunu’nda tanığın ifadesi yazılı alınır. ‘Kâtip evine gitti, vakit geç oldu’ gerekçesiyle ifade almaktan sarfınazar edilebilir mi?” Davranışı kanunsuz Savcı Öz’ün davranışının kanunsuz olduğunu savunan Sarızeybek, TSK aleyhine ifade vermek için kendisine uyguladığı psikolojik baskıyı iki aydır bütün televizyonlara, bütün haber merkezlerine gönderdiğini, ancak bir tanesinin bile yayımlamadığını öne sürdü. 2003’te yazdığı kitapta anlattığı olayların, gizlilik derecesi olan bir askeri soruşturmaya nüfuz ettiğini ve soruşturmanın yürütülmesi açısından emekli General Levent Ersöz ile anlaşmazlığa düştüğünü ifade eden Sarızeybek, şöyle konuştu: "Kendileri askeri yönden benim hakkımda işlem yaptılar ve mahkemeye verdiler. 4 sene sonunda aklandım. Bu kitabı da o olayların bir üzüntülü anısı olarak çocuklarıma miras bırakmak için yazdım. Bu kitapta geçen olayların Ergenekon soruşturmasıyla ilgisi yoktur." Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün tarafsızlığını yitirdiğini öne süren Sarızeybek, "Savcı hakkında soruşturma açılmalıdır ve görevden alınmalıdır" dedi Soğuk savaş döneminde NATO içinde Gladyo (İtalya merkezli) isimli bir kontgerilla örgütü kuruldu. Bu örgütün görevi, eski Sovyetler Birliği'ne, dolayısıyla komünizme karşı kontrgerilla hareketlerini yürütmek ve koordine etmekti. Bu örgütün NATO üyesi tüm ülkelerde uzantıları bulunuyordu. Gladyo, Türkiye'de de Ordu ve istihbarat birimleri arasında örgütlendi. Ancak soğuk savaş döneminin sonuna gelindiğinde, NATO içindeki bu örgüt dağıtıldı. Türkiye'deki kontrgerillanın ise dağıtılmadığı öne sürüldü. Bu örgütün 'derin devlet', 'kontrgerilla' ya da 'Ergenekon' adıyla Türkiye'de varlığını sürdürdüğü kaydedildi. Bu örgüte 'Ergenekon' adının, Türklerin yeniden varoluş destanından esinlenilerek verildiği ifade edildi. Bu örgüte karşı 2008 yılı başından itibaren yürütülen operasyon da 'Ergenekon Operasyonu' olarak adlandırıldı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından yürütülen operasyonda, 100'ün üzerinde kişi gözaltına alındı. Bu kişilerin büyük bölümü, Türkiye'de önemli görevler yapmaları ya da önemli makamlarda bulunmalarıyla dikkat çekti. Gözaltına alınanlardan 59'u tutuklandı. Tutuklulardan biri hastalığı nedeniyle serbest bırakıldıktan iki gün sonra öldü. Ergenekoncuların, AKP'nin cumhuriyet ve Atatürkçülük düşmanı olduğunu öne sürerek, 2009 yılında hükümete karşı bir darbe hazırlığı yapmakla suçlandığı kaydediliyor. Bazı çevreler, bu operasyonu, hakkında kapatma davası açılan AKP yönetiminin, karşıtlarına yönelik bir misillemesi olarak görüyor. Aynı çevrelere göre, operasyon, "Atatürkçü ve laiklikten yana Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı girişilen bir komplonun parçası." Bazı çevreler de, Ergenekon soruşturmasını, Ordu içindeki 'Ulusalcılar'ın, komuta kademesinin de onayıyla tasfiye edilmesi olarak değerlendiriyor. Operasyonlarda çok sayıda insan hakkında yasal işlem yapılmasına rağmen, konuyla ilgili iddianamenin uzun süre hazırlanmaması da tepki çekti. Bu duruma tepki gösterenler, "zanlılar hakkında yargısız infaz yapıldığını", çoğu zanlının neyle suçlandığını bile bilmediğini öne sürdü. Ayrıca "Dünyanın hiçbir ülkesinde, emekli askerlerin darbe yaptığı görülmemiştir. İddialar senaryo" diyenler de oldu. Bu arada yaklaşık bir yıl hakkındaki iddianameyi bilmeden cezaevinde tutulan ve orada kansere yakalanan işadamı Kuddusi Okkır'ın serbest bırakıldıktan 3 gün sonra ölümü de yine tepkilere yol açtı. Okkır'ın ailesi, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunurken, devlet aleyhine tazminat davası açacaklarını da bildirdi.
 
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol