IsLaNDBaZaaR
 
  Ana Sayfa
  ABDuLLaH CaTLI
  ALaaTTiN CaKICI
  SeDaT PeKeR
  KüRSaT YILMaZ
  PiYoNLaR
  DuNYa MaFYaSi
  SuiKaSTLeR
  SeRi KaTiLLeR
  ÜnLü TeTiKCiLeR
  ÜnLü SiLaH KaÇaKCıLaRı
  ÜnLü KuMaRHaNe PaTRoNLaRı
  ÜnLü UyUSTuRuCu KaCaKCILaRI
  12 EyLuL 1980 DaRBe
  BuYuK KLuP
  BuYuK Ortadogu Projesi
  KuRTLaR VaDiSi GeRCeGi
  ErGeNeKoN
  En Son HaBeRLeR
  ZiYaReTCi DeFTeRi
  Harita / Uydu fotoğrafı
  Gazete
ÜnLü TeTiKCiLeR

  • MeHMeT ALi AĞCA Ülkücü görüşü benimseyen Ağca, 1 Şubat 1979'da Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi'ye düzenlenen suikastın tetikçisi olarak 25 Haziran 1979'da yakalandı. Ağca, çeşitli ifadelerinde Oral Çelik, Mehmet Şener, Yavuz Çaylan'ın isimlerini verdi. Polis tarafından soruşturma sürdürülürken gereken ek gözaltı süresi verilmedi ve Ağca, Maltepe Askeri Cezaevi'ne kondu. 23 Kasım 1979'da aynı cezaevinden kaçırılan Ağca, 26 Kasım 1979'da Milliyet Gazetesi yakınındaki bir çöp kutusunda bulunan mektupta kendi el yazısıyla Papa'yı vuracağını bildirdi. 28 Nisan 1980'de İpekçi davasından dolayı ölüm cezasına çarptırıldı. 13 Mayıs 1981'de Vatikan'da Papa'ya suikast düzenleyen Ağca, olay yerinde yakalandı. Papa soruşturması boyunca 128 kez ifade verdi, 22 Mart 1986'da ömür boyu hapse mahkum edildi. İtalyan hapishanesindeyken "Ben mesihim" gibi ilginç iddialarda bulunan Ağca, 1999 yılının son günlerinde de evlenmek istediğini belirterek yine dikkatleri üzerine çekti. 13 Mayıs 2000'de Papa, Portekiz'in Fatima kentinde, Meryem Ana'nın yaklaşık bir asırdır saklanan üçüncü sırrını açıkladı. Papa, 83 yıl önce üç çocuğa görünerek üç sır veren Meryem Ana'nın Ağca suikastını o zamandan bildiğini ve kendisini ölümden kurtardığını söyledi. Papa'ya suikast girişiminin anahtarının Fatima kentinin üçüncü sırrında olduğunu iddia eden Mehmet Ali Ağca, bu sırrın açıklanmasını istemişti. Tarihlerin de bunu doğruladığını savunan Ağca, serbest kaldıktan sonra Fatima kentini zirayet etmek istediğini sık sık dile getirmiş, bu kente yerleşmek istediğini söylemişti. Papa'nın Fatima'nın üçüncü sırrını açıklamasının ardından Ağca, "O gün bin kere de ateş edilseydi Papa yine kurtulurdu" dedi. Türkiye'ye iade edildi 13 Haziran 2000'de İtalya Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi, Ağca'nın affını imzaladı. Ağca, THY'ye ait kargo tipi bir uçakla sabaha karşı İstanbul'a getirildi. Sadece gasp suçundan Türkiye'ye iadesi kararlaştırılan Mehmet Ali Ağca'nın Abdi İpekçi cinayetinden tekrar yargılanmasının mümkün olmadığı açıklandı. Kadıköy Adliyesi'nde gasp davasıyla ilgili mahkemeye çıkarılan terörist Ağca'nın ilk sözü, "Ben, Abdi İpekçi'nin katili değilim. Ben sadece bir aktördüm" oldu. Ağca, daha sonra çıkarıldığı bütün duruşmalarda şov yaptı. Her duruşmadan sonra basın mensuplarına mektup dağıtan Ağca, Vatikan'a tehdit savurdu. Vatikan'dan hesap soracağını ileri süren Ağca, "Katolik olmam için Vatikan bana 50 milyon dolar, özgürlük ve kardinallik önerdi. Vatikan'da kral olmaktansa, Afrika'da maymun olmayı tercih ederim" dedi. Kısa süren özgürlük Ağca, Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkeme'sinde görülen gasp davasında, iki gasp suçundan toplam 36 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Ağca'nın bu cezası, hapiste kaldığı süre ve iyi hali gözetilerek 7 yıl 2 aya indirildi. Avukatlarının başvurusu üzerine 12 Ocak 2006'da tahliye edilen Ağca'nın özgürlüğü kısa sürdü. İtiraz üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi Ağca'nın tahliyesine ait kararı bozdu. 20 Ocak 2006'da tekrar cezaevine konulan Ağca'nın 18 Ocak 2010 tarihinde tahliye olması kesinleşti. İpekçi davasında tanık olmayı reddetti Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi'nin öldürülmesine ilişkin olarak Yalçın Özbey ve Yusuf Çelikkaya hakkında "Taammüden adam öldürmek suçuna katılmak"tan 20 yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası istemiyle yeni bir dava açıldı. Ancak İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın ilk duruşmasına getirilen Ağca, yeni davada tanıklık yapmayacağını söyleyerek yemin etmedi. İfadesini "yeminsiz" veren Ağca, "Yalçın Özbey, bazı yerlerde İpekçi suikastına karıştığını anlatıp övünüyordu. Bu trajedide övünecek ne varsa? Ben bu karanlık suikastın en büyük mağduruyum" dedi

  • KaRTaL DeMiRAĞ Afyon Dazkırı'da Ülkü Ocakları 2. başkanlığı yapmış olan Kartal Demirağ, eski bir ülkücüyü bıçakladığı için cezaevine girdikten altı ay sonra kaçtı. Demirağ, 18 Haziran 1988'de Ankara'da yapılan ANAP 2. Olağan Kongresi'nde kürsüde konuşurken dönemin başbakanı Turgut Özal'a suikast girişiminde bulundu. Olay yerinde yakalanarak tutuklanan Demirağ, Dalaman Tarım Açık Cezaevi'ne gönderildi. 27 Ocak 1989'da 20 yıl hapis cezası onanan Demirağ, 16 Nisan 1992'de şartlı tahliye yasasından yararlanarak serbest kaldı. Bu olaydan sonra Özal'ın, Demirağ'ın silahından çıkan kurşunla değil, panik ortamında yere düşüp kırılan bardağın parmağını kesmesiyle yaralandığı iddiaları ortaya atıldı. Demirağ, 32. Gün'e yaptığı açıklamalarda, MİT'le ilişkisi olduğunu öne sürdü. Kasım 1996'da Yaman Törüner'e şantaj yaparak 50 bin dolar istemek suçundan 1 yıl ağır hapis ve 2 milyon lira ağır para cezasına mahkum edildi. Demirağ, çek ve senet sahtekarlığı suçundan Sinop Cezaevi'nde tutuklu bulunuyor.

  • ORaL ÇeLiK Ülkücü görüşü benimseyen Çelik'in adı ilk olarak 1978 ve 1979 yıllarında Malatya'da cinayet ve bombalama olaylarına karıştı. Öğretmen Nevzat Yıldırım'ın öldürülmesi olayına da adı karışan Çelik, İstanbul'da izin kaybettirdi. Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi suikastının yönlendiricisi ve Papa suikastının kilit ismi olarak anıldı. Adı ilk olarak Mehmet Ali Ağca'yı cezaevinden kaçıran Er Bünyamin Azer Yılmaz ve diğer sanıkların ifadesinde geçti. Hakkında olaydan iki yıl sonra tutuklama kararı çıktı. 1985 yılında İsviçre'de Abdullah Çatlı ve Mehmet Şener'le birlikte yakalandı. 14 Kasım 1986'da Fransa'da uyuşturucu suçundan üzerinde Bedri Ateş sahte kimliğiyle yakalandı. Uzun süre kimliğini reddeden Çelik'in üç yıl hapiste yattıktan sonra asıl kimliğinin anlaşılması üzerine Türkiye tarafından iadesi istendi. İsmini 1993 yılında kabul eden Oral Çelik, cezası dolduktan sonra 17 Aralık 1993'te İtalya'ya iade edildi. Burada uyuşturucu kaçakçılığı ve sahte kimlik kullanmaktan yargılandığı davada beraat etti. İtalya'dan İsviçre'ye iade edilen ve Basel'de uyuşturucu davasında yargılanan Çelik, bu davadan da beraat etti. 1996 yılında Türkiye'ye iade edilen Çelik aleyhinde silahlı çete üyesi olmak, ruhsatsız silah taşımak ve cezaevinden adam kaçırmak suçlarından açılan davalar zamanaşımından düştü. İpekçi davasında da tahliye edilen Çelik, cezaevinden çıktıktan sonra Malatya'da evlendi, Çağrı İnşaat, Nakliyat, Güvenlik Turizm adlı bir şirket kurdu. Çelik, Malatyaspor Kulübü Başkanlığı da yaptı. Çelik ve adamları, 03 Mayıs 2000'de Tayfun Tombuloğlu'yla bir alacak verecek olayıyla ilgili gözaltına alındı ancak bir gün sonra serbest bırakıldı. 17 Mayıs 2000'de bu olaydan dolayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "Korkutarak zorla senet ve para tahsil ettikleri" gerekçesiyle Oral Çelik ve adamları olduğu belirlenen beş kişi hakkında dava açtı. Sanıklar hakkında 13 yıl 6'şar aya kadar ağır hapis istendi.

  • AYHaN ÇaRKıN Ömer Lütfi Topal cinayetine karıştığı gerekçesiyle gözaltına alınan Çarkın, DYP'li Milletvekili Sedat Bucak'ın altı korumasından biri. Çarkın; 35 kişinin ölü ele geçirildiği bir operasyon, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde çalıştığı dönemde beş ayrı eve yapılan operasyon sonucu öldürülenler, 13 Ağustos 1993'teki Perpa baskınında beş kişinin ölümü, İbrahim İlçi ve İbrahim Yalçın'ın öldürülmesiyle ilgili yargılandı. Çarkın, Susurluk skandalıyla ilgili olarak İstanbul DGM tarafından 13 Ocak 1997'de tutuklanarak Metris Cezaevi'ne kondu. Susurluk Komisyonu'na ifade veren Çarkın, Topal cinayetiyle ilgili olarak olay günü Yalova'ya gittiğini, Yaşar Okuyan ve Agah Oktay Güner'in kendilerine yurtdışına kaçmayı teklif ettiğini öne sürdü. 19 Eylül 1997'deki duruşmada tahliye edilen Çarkın, halen Topal davasından yargılanıyor. Çarkın 21 Mart 2000'de bir mafya operasyonunda gözaltına alındı. Erdek'in girişindeki Düzler mevkiinde Muharrem Aslan'a ait 17 parçadan oluşan 12 dönümlük değerli arazi, üç yıl önce İstanbullu müteahhit Çiya Taşkın tarafından 300 bin Alman Markı karşılığında otel yapılmak üzere satın alındı. Üç kefilin yer aldığı satış işlemi sonrasında müteahhit Taşkın, arazinin bedelini ödemekte zorlanınca, Aslan'ın yakını olduğu bildirilen kişiler tarafından sıkıştırılmaya başlandı. Çok değerli olduğu kaydedilen arazinin bedelinin tam olarak ödenememesi nedeniyle bir süre önce arazinin 21 Mart 2000 günü icra yoluyla satışına karar verildi. Karar üzerine açılan ihaleye yine müteahhit Taşkın'ın yanı sıra eski mal sahibi Muharrem Aslan katılmak için başvuru yaptı. 21 Mart'ta yapılacak ihale için Ziya Taşkın'ın adamları oldukları iddia edilen Ayhan Çarkın ve altı arkadaşı, İstanbul'dan gelerek ilçedeki bir kahvehanede gelişmeleri izlemeye başladı. İhaleyi Taşkın'ın avukatı kazanırken, aralarında eski Özel Timci Ayhan Çarkın'ın da bulunduğu yedi kişi, polisin şüpheli kişiler arasında gözaltına alınan Çarkın'ın üzerinden ruhsatlı silah çıkarken, biri ruhsatsız diğeri yine ruhsatlı üç silah ele geçirildi. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Çarkın, Bursa yakınlarında trafik kazası geçiren ve tedavi altına alınan İbrahim Şahin'i ziyareti sırasında tekrar yakalanarak tutuklandı. Çarkın, 14 Nisan 2000'de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 18 Nisan 2000'de Çarkın hakkında dört yıl önce İstanbul Sahil Kennedy Caddesi'nde, Ömer Karagöz'ü bacağından vurarak yaralaması ve sakat bırakması nedeniyle "yasal sınırları aştığı" gerekçesiyle, 10 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Susurluk davasında 4 yıl hapis cezası aldı Susurluk'taki trafik kazasının ardından ortaya çıkan karanlık ilişkilerle ilgili 14 sanığın yargılandığı dava dördüncü yılın sonunda karara bağlandı. Karara göre, Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin ve MİT eski görevlisi Korkut Eken, "Cürüm işlemek için çete oluşturmak ve bu çeteyi yönetmek" suçundan 6'şar yıl, aralarında Çarkın'ın da bulunduğu 12 sanık da yine "Cürüm işlemek için çete oluşturmak"tan 4'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sanıkların tümüne yurtdışına çıkma yasağı konuldu. Ceza onaylandığı taktirde İnfaz Yasası'na göre daha önce 290 gün cezaevinde tutuklu kalan Akça, 296 gün hapis yatacak.

  • TeVFiK NuRuLLaH AĞaNSoY Ülkücü görüşü benimseyen Ağansoy'un adı, 80 öncesinde aralarında Prof. Dr. Ümit Doğanay cinayetinin de bulunduğu 13 cinayete karıştı. Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın 1994'te vurulmasına Alaattin Çakıcı'yla birlikte adı karıştıktan sonra yurtdışına kaçtı. 30 Ağustos 1995'te Almanya sınır kapısında sahte pasaportla yakalandı. Türkiye'ye geldikten sonra Çakıcı'yla arası bozuldu. İstanbul Adliyesi'nde görülen davanın duruşmasında Çakıcı'nın adamı olduğu ileri sürülen bir kişi tarafından düzenlenen suikast girişiminden son anda kurtuldu. Ağansoy, 28 Ağustos 1996'da Bebek'teki Deniz Taksi Cafe'de uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Olayda, polis memuru Celal Babür ve sanatçı Selçuk Ural'la aynı masada oturan Gülçin Balaban adlı bir kadın ile saldırganlardan Recep Çiçek de öldürüldü.
 
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol